21 Mart 2016 Pazartesi

UZAYIN DERİNLİKLERİ...

UZAYIN DERİNLİKLERİ...

Astronotlar NASA’nın Hubble uzay teleskopu tarafından çekilen en güzel kareleri seçti. Bu sıralama şimdiye kadar uzaydan çekilen en büyüleyici fotoğrafların bir araya geldiği bir albüm adeta…
Hubble teleskopunun çektiği en güzel fotoğraf seçilen bu karede dünyadan 28 milyon ışık yılı uzakta bulunan Sombrero Galaksisi görülüyor.
Hubble’ın çektiği ve ikinci en güzel resim seçilen karede dünyadan 3000-6000 ışık yılı uzakta bulunan ‘Ant Nebula’ resmediliyor.
Astronotların 3. favori resmi ‘Eskimo’ adı verilen Nebula NGC 2392 toz bulutu. Kukuletaya benzetilen kısım ölmekte olan bir yıldızdan uzaklaşarak uçan kuyrukluyıldız biçimindeki bir halka. Dünyadan 5000 ışık yılı uzakta bulunuyor.
‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesindeki büyücü Sauron’un şeytan gözünü anımsatan bu halkanın ismi ‘Cat’s Eye Nebula’.
Astronotların seçtiği en iyi uzay resimleri arasında 5. sırada alan bu kare dünyadan 8000 ışık yılı uzaktaki ‘Hourglass Nebula’yı resmediyor. Nebulanın ortasındaki darlığın nedeni onu oluşturan rüzgarların merkezde zayıflaması.
Bu karede görüntülenen 'Cone Nebula' dünyadan aya 23 milyon kez gidip gelindiğinde kat edilen yol kadar uzağımızda bulunuyor.
Resimde dünyadan 5500 ışık yılı uzakta olan ‘Swan Nebula’sındaki ‘Perfect storm’ (Kusursuz Fırtına) adı verilen bölge görülüyor.
Astronotların 8. favori karesinde samanyolundan bir yıldızın muhteşem görüntüsü resmediliyor. Ünlü ressam Van Gogh’un tablolarından birini çağrıştırdığı için astronotlar bu resme ‘Starry Night’ (Yıldızlı gece) ismini verdi.
Astronotların 9. favori resmindeki bu görüntüde dünyadan 114 milyon ışık yılı uzakta olan ve teknik ismi NGC 2207 ve IC 2163 olan iki birleşik galaksiyi görüyoruz.
Astronotların seçtiği en güzel 10. resimde dünyadan 9000 bin ışık yılı uzakta olan Trifid Nebula’yı görüyoruz. Yeni yıldızların doğduğu bu nebulaya astronotlar ‘yıldız kreşi’ adını taktı.


SEVİLMEK İÇİN 6 YOL



SEVİLMEK İÇİN 6 YOL
  1. GÜLÜMSEYİN
  2. İSİMLERİ HATIRINIZDA TUTUN
  3. DİNLEMEYİ BİLİN
  4. BAŞKALARIYLA İLGİLENİN
  5. İLGİLERİ PAYLAŞIN
  6. BAŞKALARINA ÖNEMLİ OLDUKLARINI HİSSETTİRİN
GÜLÜMSEYİN
*       İnsanın yüzünde taşıdığı,sırtında taşıdığından daha  önemlidir.Hareketler kelimelerden daha yüksek sesle konuşur.Kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin güzel dili yüzünden bağlanıveririz.
*       Gülümseyin öyle samimi ve sıcak olunuz ki her sıktığınız ele ruhunuzu katın,düşmanlarınızı düşünerek zaman kaybetmeyin
*       Kalbiniz neye bağlanırsa varlığınız onun mahiyetine bürünür,kendinize güvenin gülümseyin yeni fırsatlar kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

İSİMLERİ HATIRINIZDA TUTUN
*       Sıradan bir kişi bile kendi ismine dünyanın bütün isimlerinden daha çok önem verir.
*       Bir insanın uzun zamandan sonra ismi ile hitap etmek büyük bir iltifat sayılır fakat yanlış ismi hatırlamanız yanlış telaffuz etmeniz zararlı olabilir
*       İnsanın kendi adı dünyadaki tüm insanlardan daha tatlı ve sevimli bir kelimedir

DİNLEMELEYİ BİLİN
*       Dinleyen birisinin bulduğumuzda dinletmeyi sevmeyenimiz yoktur. Heyecanlı dikkat ve ilgiden zevk almayacak insan yoktur
*       En sert saldırgan tenkitçiler bile sabırlı ve sevimli dinleyiciler karşısında yumuşarlar.Böyle dinleyiciler zehrini akıtan tenkitçinin dilinin tutulacağını bilir,sabırla zehrini akıtmasını beklerler

BAŞKALARIYLA İLGİLENİN
*       Başkalarının yaşantıları,zevkleri,ilgileri,ihtiyaçları,problemleri ile ilgilenirseniz,sizinle ilgilenilir. Bu şekilde yalnız kalmazsınız. Sevilen kişi olabilmek için önce sizler iyi bir dost iyi bir sevgi verebilen kişiler olmalısınız.
*       Yaşamda sadece kendisi için yaşanlar bencil ve yalnız kişilerdir. Bu kimseler yaşamda sürekli zorluklarla karşılaşırlar

İLGİLERİ PAYLAŞIN
*       Sosyal kişi olmak sadece kendi yaşadıklarımızın doğruluğu ile  değildir. Başkalarının yaşamlarındaki renkleri görerek ilgi,takdir,iltifat,teşekkür ve her türlü övgüye layık olanları bulup diğer insanlara bunları veriniz ki sizlerde kendi yaşamınızın anlamını kavraybiliniz.
*       Başkalarındaki güzelliği göremeyen kişiler kendi güzelliklerini de zamanla kaybedeceklerdir

BAŞKALARINA ÖNEMLİ BİRİSİ OLDUKLARINI HİSSETTİRİN
*       Başkalarının size nasıl davranmasını istiyorsanız sizlerde öyle davranın.
*       Hepimiz saygı görmek,samimiyetle takdir görmek isteriz.Hakkımızda güzel sözler söylenmesinden hoşlanırız. Önemli birisi olduğumuzu hissedersek mutluluk duyarız. Çevremizde anne,baba,kardeş,eş,çocuk,öğretmen,arkadaş vb.. Kişilere güzel sözler söyleyerek önemli olduklarını hissettiriniz. Göreceksiniz ki bunun karşılığını kat kat mutluluk olarak alacaksınız

ÇOÇUK NEYİ YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR
EĞER
Çocuk kınanırsa ,ayıplamayı öğrenir
Çocuk düşmanlık görürse,kavgacı olmayı öğrenir
Çocukla alay edilirse,utangaç olmayı öğrenir
Çocuk utandırılırsa,suçlamayı öğrenir
Çocuk hoşgörü ile büyürse,sabrı öğrenir.
Çocuk cesaretlendirilirse,kendine güveni öğrenir
Çocuk övülürse,cömertliği öğrenir
Çocuğa güvenilirse,dostluğu öğrenir
Çocuk beğeni görürse,sevmesini öğrenir

SELAM VER
Yola çıkınca her sabah
Bulutlara selam ver
Taşlara,atlara,otlara,kuşlara
İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver,
Sonra çıkarıp cebinden aynanı,
Bir selamda kendine ver
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünya da sen de  varsın
Üleştir dostluğunu varlığa
Bır kısmı senide sarsın           ÜSTÜN DÖKMEN

YAŞAMAYA ZAMAN AYIRIN
Vakit öldürmek ,intihar etmektir.
Çalışmaya zaman ayırın,başarıya giden yol budur
Eğlenmeye zaman ayır,sağduyunun kaynağı budur
Çevrenize kibar davranın,mutluluğa giden yol budur
Çevrenize zaman ayırın,görgü,ilgi bilginiz artar
Gezmeye zaman ayırın,duyarlı olmanın yolu budur
Prensipli olunuz ,yaşamın bedeli budur

EĞER HAYATINIZA GÜZELLİK KATACAK SOSYAL YUKARIDAKİ ALTI İLKEYİ UYGULAMAZSANIZ ŞU ŞARKIYI SÖYLEMEK ZORUNDA KALABİLİRSİNİZ
TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT
Sabır taşı yaptın beni,
Her cefaya kattın beni,
Ne yapayım böyle beni
Tanrım beni baştan yarat
Baştan yarat ellerimi,
Baştan yarat gözlerimi,
Tanrım beni baştan yarat
Hep terk etti sevdiklerim
Param parça dünyam benim …
 DİYE AĞLAMAK ZORUNDA KALIRSINIZ- 
SON

Son

Kalp Krizi

Diyelim ki, mesai saati bitti ve siz de akşam 18:30 civarında, alışılmadık derecede zorlu bir iş gününün ardından (tabii ki tek başınıza) arabanıza binip evin yolunu tuttunuz.
Çok yorgunsunuz ve canınız da fena halde sıkkın. 
MÜTHİŞ GERGİN VE SİNİRLİ BİR HALDESİNİZ… 
Birdenbire göğsünüzde, kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz.

En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.

NE YAPACAKSINIZ???
İLK YARDIM KURSLARINA KATILACAK KADAR AKLI BAŞINDA BİRİYDİNİZ AMA KURSTAKİ EĞİTMEN, SİZİN BAŞINIZA BİR ŞEY GELDİĞİNDE NE YAPACAĞINIZI ÖĞRETMEDİ!!! 
YALNIZ BAŞINIZAYKEN KALP KRİZİ GEÇİRİRSENİZ NASIL HAYATTA KALIRSINIZ?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR; ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR. KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE
YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR. 
BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
CEVAP:
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.
ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN; ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN, DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN, TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.
HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YA YARDIM GELENE DEK YA DA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN. 

NEDEN?
ØDERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.
ØÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.
ØKALBE UYGULANAN BU TAZYİK, KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
ØBÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR.
ARTICLE PUBLISHED ON N.º 240 OF JOURNAL OF GENERAL HOSPITAL ROCHESTER
BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR!!!
ASLA, “BENİM BAŞIMA GELMEZ!” DİYE DÜŞÜNMEYİN.
HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN
KALP KRİZİ GEÇİRİYOR.
GERÇEK BİR DOST OLDUĞUNUZU GÖSTERİP BU MAKALEYİ TANIDIĞINIZ HERKESE YOLLAYIN. 


Felsefe ve Güç

 BALIK'DAN FELSEFE..

Bir laboratuvarda deney yapiliyor. Içinde bir büyük ve çokça küçük baligin oldugu kocaman bir akvaryum konuyor.Haliyle , büyük olan aciktikça küçükleri yiyor...

Daha sonra akvaryumun ortasina dikey bir cam yerleştiriliyor böylece akvaryum ikiye ayriliyor. Büyük balik bir tarafa küçük baliklar da diger tarafa yerlestiriliyor. Büyük balik cam bölmeyi geçmek ve küçük baliklari yemek için defalarca deneme yapiyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28 saatin sonunda büyük balik artik diger tarafa geçmek için mücadele etmeyi birakiyor.

Deneyin sonunda cam bölme kaldiriliyor. O da ne!!!
Büyük balik küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmiyor. Saatler geçtigi halde onlari yemedigi görülüyor. Buna psikolojide "Ögrenilmis Güçsüzlük" deniyor.

Istatistiklere göre bir çocuk ergenlik yasina gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasinin, "yapma; elleme, dokunma," gibi sözlerini duyuyormus. Böyle olunca da çocukta büyüyünce  yapamama", "edememe" özellikleri gelisiyor ve özgüvenini yitiriyormus.

ZIHINSEL GUC

Iki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler.

Piknik yerine vardiklarinda anne yemegi hazirlarken, çocuklar babalariyla birlikte yürüyüse çikar. Uzun bir yürüyüsten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarircasina bakan gözlerle, "Babacigim çok yoruldum. Lütfen beni kucaginda tasir misin?" der.Baba; "Ben de yorgunum oglum"' der demez çocuk aglamaya baslar. Baba tek kelime etmeden agaçtan bir dal keser.

Dali biçakla biçimlendirip,çocuga zarar vermeyecek biçimde yontar. Sonra dali ogluna verir."Al oglum, sana güzel bir at" der.Çocuk sevinçle dal parçasindan yontulmus ata biner ve siçrayarak, ata vurarak annesinin yanina dogru gitmeye baslar. Babasini ve ablasini geride birakmistir bile...

Baba gülerek kizina: "Iste yasam budur kizim. Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. Iste o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at bir arkadaş, bir şarki, bir çiçek, bir şiir yada bir çocugun tebessümü olabilir."



AĞA FARKI

AĞA FARKI

Irgat koşa koşa ağasının yanına gelir :

- "Ağam aksam rüyamda seni gördüm"
- "Hayırdır len nasıl gördün?"
- "İkimizde ayni uçakta seyahat ediyorduk."

- "Eeee"
- "Sonra uçak arıza yaptı ve duştu."
- "Hayırdır inşallah,ne oldu sonra?"
- "Ben bok çukuruna, sen de bal çukuruna düştün."
- "Olacak di mi o kadar fark. Ağalığım rüyada bile belli olmuş."

- "Sonra birbirimizi yalaya yalaya temizledik.

18 Mart 2016 Cuma

Ben Kimim ?

Ben Kimim ?
Genelde 15 ile 20 cm arasında bir uzunluğa sahibim..
Her iki cinsiyet de fonksiyonlarımdan faydalanır...
Yumuşak ve sert, fonksiyonlarımı tanımlamak için kullanılacak kelimelerdir....
Her an kullanılmak üzere değişik pozisyonlarda beklerim...
Belli bir tarafımda kıllar bulunur... Benim süslerimdir, diyebiliriz...
Benim, hem tam düz hem de hafif kıvrımlı türlerim de vardır...
Kimileri benim elektrikli ve titreşimli model “kardeşlerimden de” yararlanmayı tercih ederler...
Kullanımlarda tercihe göre yavaş ya da hızlı; ılık, etli ve nemli bir boşluğa itilirim...
Burada devamlı olarak genelde hızlı ve sallanan vücut hareketleriyle ileri geri hareketlerle çalıştırılırım...
Fonksiyonumu yerine getirirken çıkan sesleri duyanlar, hareketlerimin ritmik sürtmelerden oluştuğunu hemen anlarlar...
Çıkarıldığım zaman, köpüklü ve yapışkan bir sıvı bırakırım daha sonra bunun silinmesi gerekir...
Herşey tamamlandıktan sonra eski yerime geri dönerim ve gelecek sefer ki kulllanım için hazır beklerim...
Günde  iki - üç defa kullanılmayı umut ediyorum ama genelde daha seyrek kullanılırım...
Ben Kimim ?

















Tahmin ettiğin gibi ......






... Diş Fırçası !!!!
Sen ne sanmıştın ki ?! 

Hoşbulduk Abdul...

Hoşbulduk Abdul...

 
(Resim, Alan Moorehead’in Gallipoli adlı kitabında siyah-beyaz baskı olarak yer almaktadır.  Ressam: Ted Colles)

Sayın Murat Yetkin’in 8 Eylül 2006 tarihinde Radikal Gazetesinde yayınlanan yazısı “Hoş bulduk Abdullah”, beni geçmiş yıllara götürdü.  “Abdul” la tanıştırıldığım yıllara...

Murat Yetkin sözkonusu yazısında Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in 7 Eylül 2006 tarihinde Çırağan Sarayı'nda Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile konuşmasını söz konusu ediyor.  Anlaşıldığı kadarı ile Frank-Walter Steinmeier, Sayın Abdullah Gül'ün sıcak hoşgeldin konuşmasına "Hoşbulduk Abdul" diye yanıt vermiş.  Yazıda belirtildiğine göre isim, bu kısaltılmış hali ile dinleyiciler arasında bulunan Sayın Mehmet Ali Birand ve Sayın Yetkin’in kulaklarına hiç de itici gelmemiş.  Sayın Yetkin bu ince hareketi (!) Türk ve Alman Dışişleri Bakanlarının arasından su sızmadığının bir göstergesi olarak algılamış ve bunu da Türk halkına aktarma ihtiyacı duymuş.

İyi de etmiş!  Aksi taktirde, Türk halkı olarak Batının bizlere ne yüce duygular beslediğini öğrenmekten mahrum kalacaktık! 

Peki, ülkemin önde gelen köşe yazarları ve bu “ince davranışa” söz konusu olan Bakanımız “Abdul” adını bu denli kabullenmişken bana ne oluyor da huzursuzluk duyuyorum bundan?

***
Yıl 1993, Batı Avustralyada Curtin University of Technology’de, ırkçılık nedeni ile her anında ayrı bir savaş verdiğim Doktora çalışmamın üçüncü yılındayım.  Tez danışmanım, benim bu zorlu savaşım sırasında danışmanlık görevini “keyfi” bir nedenle bırakıyor.  Tüm çabalarıma karşın okulun bu keyfi davranışı engellemesini sağlayamıyorum.  Hayatım bu yeni gelişme ile daha da çekilmez bir duruma geliyor.  Bir gün okulda çalışırken tanımadığım bir bayan yanıma yaklaşıyor;

“Merhaba, ben senin yeni tez danışmanınım”.  Şaşırıyorum...
“Adım I.A.  Sen de Berrin olmalısın”
“Evet”
“Bundan sonra birlikte çalışacağız.  Sahi, hangi ülkedendin?”
“Türk’üm”
“Haaaa, “Abdul” yani!”
“Anlamadım!  “Abdul” de kim?”
“Biz size “Abdul” deriz de!”
“Siz kimsiniz?”
“Batılılar”
“Peki “biz” kimiz?”
“Müslüman Türkler”

Elimde tuttuğum kalın İstatistik kitabını masanın üzerine fırlatıyorum.  Kitap masanın üzerinde hızla kayarak büyük bir gürültü ile duvara çarpıp duruyor. 

“Göstereceğim sana Türk’ün kim olduğunu!”

Yeni tez danışmanım yanımdan ayrılır ayrılmaz o günkü çalışmamı yarıda bırakıp okuldan çıkıyorum. Akşam geç vakte kadar şehirdeki kütüphaneleri dolaşıyorum.  “Abdul” ün neyi temsil ettiğini öğrenmem gerekiyor.  Hissediyorum “iyi” biri değil.  Ama kim?  Nasıl bir kimliği var bu “Abdul” ün?  Ya da “Batı” nın gözü ile nasıl görünüyoruz?  Öğrenmek zorundayım...

Takip eden günlerdeki aramalarım da sonuç vermiyor.  Çok üzülüyorum.  O hafta sonu büyük bir can sıkıntısı ile şehirde dolaşırken ikinci el kitap satan bir dükkanda buluyorum kendimi.  Kitaplar arasında yorgun dolaşırken gözüme birden bir kitap ilişiyor, GALLIPOLI.  Yazarı, Alan Moorehead.  Kalbim yerinden fırlıyor.  Ya “Abdul”e rastlarsam.  Sayfalara hızla göz atıyorum.  Evet, işte orada...  Abdul...  Batının gözündeki bizler yani...

Gördüğüm resim beni çok üzüyor...  Ama şaşırmıyorum... 

***

Kitapta, Türklerin tanımı şöyle yapılıyor; Türklerin canavarca ve insani olmayan bir yanları vardır, zalim ve kötülük saçan aşırı tutucu insanlardır, her türlü kötülüğü ve vahşiliği yapma eğilimleri ve güçleri vardır (Sayfa 149, Paragraf 2).

Kitapta tanımı verilmeyen ve “Abdul” resmine de yansıtılamayan daha neler var?  Öğrenmeliyim...

Daha sonra çok samimi olduğum bazı Avustralyalı arkadaşlarıma soruyorum “Abdul”ü.  Utana-sıkıla, “aptal, uyuşuk, bir işe yaramaz, tembel, güvenilmez ve çok pis” sıfatlarını sıralıyorlar Türkleri temsil ettiği iddia edilen “tip” ile ilgili olarak. 

***

Günü geldiğinde tez danışmanıma tükürdüğünü yalattırıyorum...  Aynen Atalarımın bir zamanlar “Batı”lı işgalcilere yaptığı gibi...  O artık gayet iyi biliyor “Türk’ün kim olduğunu...  Bana çok çektiren okulumun yönetimindeki ırkçılar da...

Ama görüyorum ki siyasetçilerimiz “Türk” ün kim olduğunu hala öğretememişler Batılı meslektaşlarına!

***

Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in bu kısaltmayı yaparken kötü bir amacı varmıydı?  Bunun tartışılması gereksizdir.  Çünkü Türklere “Abdul” tiplemesi ile yakıştırılan kişilik özellikleri, Hristiyan Batının beynine yüzyıllardır kazılmıştır ve hala  kazılmaktadır.  Alman Dışişleri Bakanının dünya görüşü de, o kültürde yetişmiş bir kişi olarak bu öğreti ile şekillenmiştir.  O nedenle Bakanın bunu bilmediğini düşünmek en iyimser deyiş ile “saflık” olacaktır.  Konuk Bakanın, Diplomatik kimliği ile de böyle bir hata yapma olasılığı yoktur.  Çünkü, işlerin ciddiye alındığı Almanya gibi ülkelerde, Diplomasi de son derece ciddi bir iştir.

Bizim Bakanımıza gelince...

Gönül isterdi ki kendilerini “Osmanlı dönemi”nin tek varisleri imiş gibi görenler, hiç olmazsa “Osmanlı Tarihi”ni bilsinler...  Ülkemizin, özellikle de, içinde bulunduğu koşullarda hiçbirimizin “cahil” olma lüksü yok! 

Avrupa Birliğine girebilme çabalarımız da bu cehaletimizin bir uzantısı olmasın?       


Dr Berrin Köse


(Kaynak: Gallipoli.  Alan Moorehead.  İlk Yayın Tarihi 1956.  Son Yayın Tarihi 1992. CollinsAngus&Robertson Publishers Pty Limited)

Yeni Tabu Süper





Kelime :demeç
- ben şimdi masada oturdum veriyorum
- nası yaaa ??
- ya işte masada oturdum fotoğraf çekip yazı yazan
tiplere veriyorum.
- neee???
- ya alla alla masada oturdum böyle herkese veryorum!
- pas be pas! of.. demeçti...



Kelime: baraj
- Hani futbolcular kalenin önüne kurar maçta..
- Pusu...
- Yuh!



Kelime: helikopter
- Savaşta yaralıları kurtarır!
- Doktor!
- Değil...
- Sıhhiye!
- Değil, yukardan gelen bir şey...
- Ee... Allah?



Kelime: dergah
- Hani böyle insanlar ulvi bir amaç için bir araya
gelir aynı mekanda
- Grup seks!
-
Çarpılırsın valla!
- Ha... Tamam trafo!



Kelime: kadınbudu
- Olm sen nesin?
- Erkek!
- Tersi?
- Kadın!
- Onun yeneni?
- Çıtır


Kelime: Eskimo
- Kutupta yaşarlar...
- (Hep bir ağızdan) Ayııııııı!
-Yok insan olanları...
- Heeee... Eskimo!


Kelime: repertuar
Anlatan, şarkı söylemeye meraklı bir hatundur ve
kelimeyi görür görmez bu
özelliğini iyi bilen hatun arkadaşına dönüp sorar:

- Benim neyim geniş?
- Kalçan!



Kelime: travma
- Hani düşüp kafanı kaldırım taşına vurursun da bi
şey geçirirsin?
- Film şeridi?
Grup: Çüşşşşşşşş!



Kelime: terlik
- neyle yürürsün
- ayak!!!
- heh hani böyle ayakların üşür altında onlar olur
böle yumşak yumşak
- koyun!!
- yuh onun daha küçüğü ya, koyun dedi hödük!
- kuzu!!!
- allah
belanı versin pas!



Kelime: diz
- pantolonu nereye giyeriz?
- bacağa?
- hah. bacaklarımızın ortasında ne vardır?
- oha!



Kelime: zebani
- allahın meleklerinden biri.
- cebrail.
- ilk üç harfi çizgili bir hayvanı çağırıştırıyor.
- zebrail?



Kelime: duvak
- kadinla erkek birlesmeden önce, erkegin kaldirdigi sey
- oha!


Kelime: ıskalamak
- dart oynarken neye atarsın?
- hedef tahtasına
- attın vuramadın mesela noldu?
- hedefi vuramadım
- tamam da nedir yani o olay
- tutturamamak, kaçırmak
- hayır nedir başka ismi var onun
- tam 12'den vuramamak!..
- oldu...



kelime: telepati
-hani ben sana bir seyi anlatmaya çalisiyorum ama
sozle degil beyin
dalgalariyla falan...
-ihihih neydiiii.. teletabi..!
-tamam tele'si kalsin kedilerin
eline ne denir?
-buldum telepence
-offf beee bi kere de bil be...


kelime-timsah
- abi boöle hani kertenkele nedir
-hayvan
-ne cins hayvani
-surungen
-ok abi bu kertenkelenin birkac beden buyugu
- ejderha
-?!???!!(yuhhh)


son kelime eger bilinirse oyun ve hesap girecektir.
sure son 10 saniye
kelime: lambada.
ekip1 bakan kisi: aha sictiniz
ekip2 anlatan kisi: sen öyle san. söyle bakalim alaaddinin cini 
nerede yaşar.
ekip2anlayankisi: lambada
ekip1toptan: haskktirr...



kelime: van gogh(kulak tabu kelime)
-abi bu kisi bir organini kesen bir sanatci
-bülent ersoy!!!


kelime: miras
- simdi diyelim misir'da deden var, bu artik
yasamiyor, sana ne birakir?
- piramit.(dedesi tutankamon ya!)



kelime: cumhuriyet
w: -ataturk ne kurdu?
z: -kitap kurdu




kelime: ugur dundar
anlatan: tv de program yapiyo hani yillardir
anlayan: reha muhtar? ali kirca?
anlatan: yok yok sarisin mavi gozlu
anlayan: ataturk?
biz: iptal!



kelime: kramp
anlatan: hani futbolculara girer
dinleyen: krampon
glme sesleri kesildiginde sure coktan bitmis


kelime: seruven
a: abi macellan nasi biriydi?
b: ne biliyim iyi biriydi heralde (birinci kopus, ama duur)
a: abi onu demiyorum neye düskündü?
b:kariya kiza bi de ickiye olabilir (pes)


kelime: misir
kiz:keops nerde??
cocuk:etiler!!
kiz:allah cezani versin....


kelime: okul
-biz nereye gideriz hergun
-bara... diskoya... sinemaya.. cafeye... bowlinge..
alisverise...gezmeye..
ay olmuyo boole baska sekilde anlat

-ailemiz bizi nereye gidiyo biliyor
-haaa okulaaa



kelime : anneler gunu
-cennet kimin ayaklari altinda ?
-anne
-tamam , hani onlarin ozel bi zamanlari var , ne o?
- adet..